12 Haziran 2007 Salı

8 Haziran 2007 Santiago de Compostela - Negreira Yeniden Yürüyüş







Dün biraz kararsız kaldık yeniden yürüyüp yürümeme konusunda. Hedefe ulaşınca yeniden bir hedef seçmek zor oluyor. Akşamdan sabaha karar verme konusunda anlaştık. Sabah erkenden Juan ve ben pansiyon odamızda uyandık. Gece zaten sokak epey gürültülü olduğundan oda pek iyi uyumamış.


Sabah normal işlerimiz yeniden başlıyor. Geleneksel sırt çantası yüklememiz. Ayaklarımızın bakımı, vazelin ve diğer korumalı kremlerle koruma altına alınması. Vazelin yürüyecek olan arkadaşlar için tavsiye edilebilecek bir koruma aracı. Ayrıca Vicks de aynı şekilde hem ekonomik hemde en iyi koruyanlardan. Pahalı kremlerden daha etkili.


Konuşmadan yürüme konusunda ortak karar aldık.



Sabah kahvemizi pansiyon sahibinin Cafesinde içtik. Oda parasınıda kişi başı 15 Euro ödedikten sonra yola çıktık. Yolumuzu bu sefer bulmamız daha zor olacak gibi bir his var içimizde. Katedralin önüne geliyoruz. Otobüsler dolusu Japon turistler katedralin önündeki meydana geliyorlar. Tüm Japonlar koşuş koşuşa meydana geliyor.



Biz hemen kaçmaya çalışıyoruz ama nafile. Japonların tatil fotoğraflarına konu oluyoruz. Flaşlar patlıyor.



Sağ taraftan merdivenleri inerek yolumuza koyuluyoruz. Bugün şehir sınırından sonra 23 km var. Şehir içindede 5 km kadar yürümemiz gerekecek. Dünkü acılı Adana kebaptan dolayı acilen ihtiyaç molası vermemiz gerekiyor. İlk Cafe de duruyoruz. Tuvaletler Ala Turka. Rahatladıktan sonra ayıp olmasın diye bir sütlü kahve içiyoruz.


Bu arada kapının önünden geçen Giovanni, Ever ve Miqueli görüyoruz. Onlarda geliyorlar. Onlarada kahve ısmarlıyoruz.


Kahveden sonra sularımızı doldurup yola çıkıyoruz.


Yol yine sıfıra doğru azalan işaretlerle dolu. hayatın kendisindede olduğu gibi işaretleri iyi okuman lazım. Burada verilen işaretler çok bariz. Sarı okları takip edersen seni Santiago şehrine götürüyor. Santiago dan sonrada Finisterre ya götürüyor. Hayatın içinde olan işaretlerde bize hayatın bize neler sunduğunu gösteriyor. Bazen bunları anlıyoruz, bazende göremiyoruz. Geçmişte bize Tanrı vergisi olan bu yetenekler günümüzde köreldiğinden genelde göremiyoruz.


Bu yeteneklerimizi yeniden görebilmemiz içinde eski değerlerimizi bulup çıkarmamız gerekiyor.


Dua etmekte kendinle barışık yaşayabilmen için iyi yöntemlerden biri. Bulunduğun din içinde dua etmek en faydalısı. Senin değerlerine ne yakın olan içinde bulunduğun din ve onun değer yargıları olacaktır.


Yolumuz şehrin yeni yapılan semtleri arasından geçiyor. Şehre girdiğimiz doğu yakası fakir görüntü sergilesede batı yakası epey zengin bir görüntü gösteriyor.


Yeni villa semtlerin arasından yürüyoruz. Kapılarda yeni ve pahalı arabalar var. Ferrariler kapılarda duruyor. Tüm bu zenginliklerin ve varlıklarında korunması gerek. Her yer tel örgü kaplı. Tel örgülerin arkasında azman köpekler var.


Buda madalyonun diğer yüzü. Paran çok olursa her zaman tedirgin yaşamak zorunda kalıyorsun. Birileri senin elindeki varlıklar göz dikebilir. Hayatta senin olan şeyler bir sırt çantasına sığıyorsa korunma ihtiyacında azalıyor. Bizdede böyle bir ruh hali var. Rahatız. Herşeyimiz sırt çantası içinde.


Yolun büyük bir bölümü sisler içinde geçiyor. Sisli hava zaten mistik ve ruhani bir yürüyüşe dahada gizemli bir hava katıyor. İnsanın içi ürperiyor zaman zaman. Biliyorsun ve hissediyorsunki senin bu yürüdüğün yolda binlerce belkide milyonlarca yolcunun ve hacının ruhlarıda seninle birlikte yürüyor. Yolun sana verdiği sorumluluklar var. Kendini bulman gerekiyor ama belkide başkalarınada kendilerini bulman için yardım etmen gerekebilir.


Siste yürüyenlerin ve seninle birlikte olanların sana güvenebilmeleri gerekiyor. Gerektiğinde onları arayabileceğini ve sana sisli bir yolda gözleri kapalı güvenebileceklerini bilmeleri gerek.


Yolun bir kısmını yanlız yürüyorum.



Hiç yorum yok: