1 Haziran 2007 Cuma

29 Mayis 2007 Manjarin - Cacabellos * Kirazların mucize günü


Gece epey soğuktu. Dağevinde sıcaklık 0 derece santigrad civarındaydı zannedersem. Bugün uyku tulumu ve ekstra 2 battaniye ile yattım ve ona rağmen üşüdüm gibi.
Gece ben iyi bir horlayıcı olmama rağmen bizim deli benden ve herkesden daha fazla horladı.
Bir insan nasıl böyle horlayabilir hayret.
Sabah erken uyandık. Su olmadığından elimizdeki şise suyu ile yüzümüzü yıkar gibi yaptık.
Tomas sabah çamaşır makinasından bozma sobada odunları yakmış.
Çaylar hazır. Bisküvide var. Sabah sisli. Çiçeklere ve ağaçlara kırağı çalmış.
Sisten dolayı gelen yolcuların üstü yaş.
Gelenler hem damga alıyor hemde çay içiyorlar ısınmak için.
Birde tabiiki bizleri izliyorlar burada bu izbe yerde nasıl uyuduk diye.
Biz hayatımızdan memnunuz. Yolculuğun en güzel gecelerinden biriydi. Otantik bir hacı ağırlama misafirhanesi. Tomas ta eski zaman hancıları gibi hizmetkar ve alçakgönüllü.
Evini ve hayatını Allah rızası için gönüllü olarak insanlara adamış olan insanların rahatlığı var. Allah rızası dışında bir karıda yok. Parasal bir beklentisi yok ve ayrıca başka bir düşünceside yok. Bizdede Tomas gibi insanların çoğalması yaşam kalitemizide yükseltecektir.
Kahvaltı sonrası yavaş yavaş herkes yola çıkıyor. Anna ilk önce yola çıkıyor sonra ben çıkıyorum. Diğerleri benden sonra çıkacaklar ama benden hızlı yürüdüklerinden nasıl olsa bana yolda yetişirler ve hatta geçerlerde.
Sisden dolayı burnunun ucunu zor görüyorsun. Dağa yükselen bir yürüyüş var. Parkur inişli ve çıkışlı gittiğinden olduğundanda daha zor geliyor. Sanki çıkışlar hiç bitmeyecekmiş gibi.
Dağ çiçekleri, dikenli otlar ve bitkiler sis tabakasının içinde daha gizemli ve güzel gözüküyor.

Yarım saat kadar sis içinde yanlız yürüyorum. Garip bir duygu siste yanlız olmak, normal yanlızlıktan daha yanlızmışsın gibi geliyor. Şehir insanı bu duygulara uzak yaşıyor.
Birden arkamdan gelen sesle irkiliyorum. Düşüncelere dalınca her ses seni ürkütüyor. Brezilyalı Giovanni geliyor.
Fotoğrafcımda yanımda. Sisler içinde fotoğraflarımızı çekiyoruz. O yeniden daha hızlı yola devam ediyor. Yokuş aşağı epey hızlı gidiyor. Ben yine daha yavaş gidiyorum.
Uzaktan Ponferrada görünüyor. Burada önüme çıkan köyler çok bakımlı, arkada bıraktığımız bölgeye hiç benzemiyor.
Daha refah düzeyi yüksek bir bölgeye geldiğimiz hemen belli oluyor. İlk köyde hemen bir cafe ye giriyorum. Canım kahve istedi ve üşüdüm aynı zamanda karnımda acıktı. Dağ havası insanın iştahını artırıyor.
İçerde Fransadan gelen Hollandalı bayan var ve sabah bizden önce yola çıkan Anna aus Bonn. Bonn şehrinden gelen Anna. Bir kahve ısmarlıyorum yanınada omletli sandöviç. Anna da aynısından istiyor.

Hiç yorum yok: