20 Mayıs 2007 Pazar

14 Mayis 2007 Crañon - Antonio nun ve Kizim Ikramin gunu


Bu sabah Azofra da gunes var. odanin içi sicak. Keks ve çay var kahvaltida.
Ben sirtima merhem suyurorum ve yara banti yapitirmak istiyorum. Ispanyol bayan yardim edeyim diyor. Sirtmi gorunce ooo Madre mio gibi çigliklar atiyor. Bana gore fazla aci yok ama demekki goruntu pek iyi degil.
Juan kapinin onunde yatan 3 Almanida içeri aliyor. Onlarada elimizde olan kekslerden veriyoruz. çayda sicak. kadinlarin ve adamin içi isiniyor. Barbra Turkiyeye motorlar gitmis onu anlatti. Digerleride hippy tarzi yasami olan insanlar. yatacak yer ve yemegi sorun yapmiyorlar. Bizde yapmiyoruz.
Onlari birakip yola çikiyoruz. Benim fleece kazagim ustumde. Cristina kisa sortlu. Juan ise daha tecrubeli, ustunde ceketi var.
Hava inanilmaz soguk ve ruzgarli. Yol az engebeli olsada yorucu. Ruzgar bizi çok yoruyor. Herkes koşuyor. Juan ve ben arkalarda kaliyoruz. Konuşa konuşa geliyoruz.
Yolda kızımı arıyorum. Bugün küçük kızım Sorayanın yaş günü. Hem seviniyor aradığım için hemde üzülüyor yanında olmadığım için.
Santa Domingo de Calzada ya Organize sanayi bolgesinden giriyoruz. Sevimsiz bir sehir.
Santa Domingo de Calzada da festival var. Herkes buralarda misafirhanenin onu yine Almanlarla dolu. Sirt çantalari dizilmis. Biz alis veris yapip yemek yemege karar veriyoruz.
Kilisenin onunden geçiyoruz.
Burasi Horozu ve tavugu ile unlu kilise. Eski zamanlarda burada ogullari ile geçen bir kari koca gece burada kaliyorlar. Gece hancinin kizi çocugu kandirmaya çalisiyor. Çocuk pas vermeyince kizda çocugun çantasina evdeki degerli esyalari koyuyor. sabah tabiiki feryat figan hirsiz var diye bagiriliyor. Degerli esyalar çocugun çantasinda bulununca çocugu asiyorlar. Anne ve bana yollarina devam ediyor. Santiago dçnüşünde oğullarını yaşarken görüyorlar. Melekler çocuğu o kadar dönemde hayatta tutmuşlar. Çevredeki insanlar hemen gidip papaza haber veriyorlar. Papazda o anda yemekteymis. Bu olamaz diyor. O çocuk yasiyorsa benim tabağımdaki tavukla horozda uçar diyor. O anda tavuk ve horoz canlanıp uçuyorlar.
O günden bugüne kilisenin içinde tavuk ve horoz bulunuyor. Horoz kiliseye gelenin üzerine öterse olumlu oluyormuş. Biz girince ne tavuk nede horoz ötüyor. Zaten Katolik kiliseside herseyi paraya tahvil etmiş. Kilise girişi 3 Euro. Elektronik mum 1 Euro. Isanın ışığının açilmasi 0,50 Euro. İlahilerin otomatik söylenmesi 1 Euro. İlahi seçimi yok, şansına ne gelirse. Yol ekin tarlalarının arasından geçiyor. Cranon kilisesinde yer varmı bilemiyoruz. Allaha emanet yoldayız. Cranon çok güzel bir köy. Kilisede çok güzel. Kilisenin üst katı misafirhane. Yerlerde minderler var. Minderlerin üzerinde uyanacak. Misafirhane yöneticisi bardaymış. Bekliyoruz. Geliyor. Adı Antonioymuş. Nereden diye standart sorusuna Türkiye deyince adamın yüzü gülüyor. Gemiciymiş. Türkiyede epey limanları dolaşmış. Addana, İzmir, Mersin, Trabzon, epey bir sayıyor. Misafirhane bağış şeklinde gönlünden ne koparsa onu veriyorsun ama gizli olarak ve sonradan. Zorunlu değil. Para kutusu açık. Üstünde verebileceğin kadar ver, ihtiyacın kadar al yazısı var.
Kızım İkram arıyor yanıma gelecekmiş. Mutlu oluyorum. Seviniyorum. Benim hayatımın güzelliklerinden biri olan kızım geliyor.
Antonio ya söylüyorum sorun değil diyor. Yeteri kadar yemek var diyor. Ben domuz yemiyorum diye anlatacam. Antonio bana senin için ayrı yemek yaptım diyor. Etsiz yemek yapmış.
Adamı ilk gördüğümde sevmiştim şimdi dahada seviyorum.
Bizim minderler Hollandalı iki bayanın yanına düşüyor. Annemieke Berkhout ve Marjan Kersten. Norbert karşımızda. Odada 25 kişi kadar var. Üst kattada bir o kadar. Geç gelenler kilisenin içinde yatacaklar.
İkram gelinceye kadar Juan ve Hollandalılarla muhabbet ediyoruz. Juan hep Kuran okumak istermiş ama hiç İspanyolcasını bulamamış. Benim yanımda var diyorum. Şaşırıyor. Bu kadar tesadüf olamaz diyor.
Kendince bunun mucize olması gerekir diye birşeyler çıkarıyor. Kuran a bakıyor. Bana epey sorular soruyor. Bildiğim kadar cevap veriyorum. İkram geldiğinde oda biraz tercüme ediyor.
İnsanların bizlerdede olduğu gibi diğer dinler hakkında ne kadar az bildiklerini bu yolda daha net görebiliyorsun. Bizdede öyle değilmi.
Yıllarca yanımızda oturmuş olan Rum, Musevi, Ermeni, Süryani ve diğer dinlere mensup olan arkadaşlarımız hakkında bile doğru dürüst birşey bilmiyoruz.
Daha doğrusu öğrenmekte pek işimize gelmiyor zannedersem. Öğrenirsek ne kadar az farkımız olduğunu ve ne kadarda birbirimize benzediğimizi göreceğiz. Farkımız olmadığını görmek bizi korkutuyor zannedersem.
Juan Kurandan bazı ayetleri İspanyolca okuyor. Sonra yemek vakti geldiği için üst kata yemeğe çıkıyoruz. Yemek 3 büyük masada hepberaber yeniyor. Antonio yemek öncesi burasının bir kilise olduğunu ve yemek öncesi dua edileceğini belirtiyor. Dua sonrası yemek başlıyor. Yolcular, Antonio ve yardımcısı tarafından yapılan sade ve lezzetli yemek yorucu bir günden sonra ilaç gibi geliyor. Salata ve meyveli yoğurtta menüyü tamamlıyor.
Yemek sonrası yolcular masaları topluyor ve bulaşık yıkanıyor.
Bulaşık sonrası akşam ayini için isteyenler kilise bölümüne gidiyorlar. Ben gitmiyorum, Juanda inanan biri ama o'da kilise ayinlerini kilisenin ikiyüzlülüğünden dolayı sevmiyormuş o'da ondan dolayı gitmiyor.
Küçükken kilisede ayinlere katılıyormuş. Zangoçluk yapıyormuş. Ayinlerde şarap ve ekmek dağıtıyorlarmış. Sonradan kilisenin ikiyüzlülüğünü görüp kiliseye sırtını dönmüş. Şimdi Allah'a inanan ama kiliseye gitmeyen biri olarak hayatını sürdürüyormuş.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Sayin Cakir,

Ik wens u heel veel succes!


Sonja Cinar