25 Mayıs 2007 Cuma

24 Mayis 2007 Nihayet Leon. 300 Km kaldi. + 100 Km




Bu sabah Reliegos kasabasından yola çıktık. 3 günden beri durmadan yağmur yağıyor, Bu sabah Allahtan yağmur yok. Misafirhaneden en son ben ve Brezilyalı Giovanni çıkıyoruz. Sabah birlikte güzel fotograflar çekiyoruz. Mansilla de las Mulas köyünde mola veriyoruz. Standart olmaya başlayan Cafe con Lecche (Sütlü kahve) içiyoruz. Kahvehanenin yanında olan kilise küçük ama şirin. Hemen heryerde olduğu gibi buradada leylekler var. Her yer leyleklerle dolu.


Cafe de Alman iki bayanla karşılaşıyoruz, diğer Almanlar gibi onlarda Almanların çokluğundan şikayetci.


Yol asfalt üzerinden devam ediyor. Son günlerin yağmurundan İspanyayı sel bastı. Patika yollar çamurlu. 1,5 saat ve 5,5 km sonra Villamoros da yeniden kahve molası veriyoruz. Burada başka bir alman Thomas ile muhabbet ediyoruz. Burada kahve ve barlarda tüm çöpler yerlere atılıyor. Sigara külleride neredeyse heryerde kültablası olmasına rağmen yerlerde. Çöplerin resmini çekiyoruz. Brezilyalı bizim orada böyle yapsalar adamı öldürürler diyor. Burada normal bizde ortama uyup çöpleri yere atıyoruz.


Puente de la Villarente köyünü durmadan geçiyoruz. Güzel fotoğraf çekilecek yerlerde duruyoruz. Giovanni profesyonel fotoğrafçı bende ondan feyizlenip iyi fotoğraflar çekmeye çalışıyorum.


Arcahueja kasabası girişinde İspanyol Miguel e denk geliyoruz. Ayaklarını yalak içine uzatmış dinleniyor. Bizde hemen botlarımızı çıkarıp soğuk suya ayaklarımızı sokup dinleniyoruz.


Su buz gibi ayaklarımız soğuktan ağrıyor. Ama aynı zamandada çok iyi geliyor. Çeşme başı bir anda hareketleniyor. Dün akşam yemek yediğimiz grup geliyor. Cezayir doğumlu Fransız aşcı, İspanyol Rosa, İspanyol ve Barsenolalı Andreu ayrıca yolda karşılaştığımız Alman bayanlar.
Anna ile burada tanışıyoruz. Bonn dan geliyormuş. Fotoğrafımızı çek diyoruz ama o portakalını yiyinceye kadar biz fotoğraflarımızı çekmiş oluyoruz. Anna ilede grup fotoğrafları çekiyoruz. Sonradan görme ihtimalin zayıf olan insanlar yol üzerinde dostun oluyor. Adresler alıp veriyorsun. Kaçı acaba arayacak, kaçı acaba fotoğraf yollayacak. Yada kaçını biz arayıp fotoğraf yollayacağız. Allah bilir.


Fotoğraf ve muhabbetten sonra ben yola çıkıyorum.


Yolda Hollandadan İsa ve İlhan abi arıyorlar. Mutlu oluyorum. Giovannide bu arada bana yetişiyor. Yeniden beraber yürüyoruz. Sol ayağım yeniden ağrıyor. Uzaktan Leon gözüküyor. Ankarayı andırıyor. Burada çok tehlikeli bir otoyolu geçmek zorundayız. Arabalar vızır vızır geçiyor. Yolun karşısında düşüyorum. Ayağım yağmur yalağında kalıyor.


Yoldan misafirhaneyi görüyoruz. Çok eski bir bina ve kötü gözüküyor. Binanın diğer bölümü polis karakolu.


Binanın içi çok bakımlı burada kalmaya karar veriyoruz. Ücret 3 Euro. Burada biraz dinlenip şehre ineceğiz. İlk önce El corte Ingles isimli alışveriş merkezine gidiyoruz. Çıkışta hava hareketleniyor. Ben yangın var zannediyorum. Giovanni bulutlar diyor ve haklı çıkıyor. 5 dakika içinde yağmur yağmaya başlıyor. Fırtına var. Şehre inmekten vazgeçiyoruz. Burada üst katta kahve içiyoruz. Biraz birşeyler yiyip misafirhaneye dönüyoruz. Miguelde pizza ısmarlamış onuda yiyip yatıyoruz. Pizza kişi başı 6 Euro. Miguel şaraba para istemiyor.
İspanyollarda bizim gibi yerinde bonkör olabilmeyi biliyorlar.

Hiç yorum yok: